SORUMLULUK SAHİBİ ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK İÇİN HER YAŞA UYGUN EV İŞLERİ

Çocuklarımızın sorumluluk sahibi olması için gerekli davranış değişiklikleri de her şeyde olduğu gibi evde başlıyor. Bu nedenle ev içi görev paylaşımında yaşları ve gelişimsel düzeylerine uygun görevler almaları büyük önem taşıyor. Ayrıca kendilerini ciddiye alınan bireyler olarak hissetmeleri ve önemsendiklerini hissetmeleri açısından da önem taşıyan bu görev paylaşımları özgüven gelişimi ve sosyal beceri kazanımı gibi alanlarda da çocuklarımıza büyük artılar kazandırıyor. İşte siz değerli ebeveynlere kıymetli çocuklarımızı ev içi görevlere katmanız için bazı öneriler.
Keyifli günler:)
Psk. N. Sinem Gülle

ÇOCUĞUMU KREŞE GÖNDERMELİ MİYİM ?

 

KREŞİN ÇOCUK VE AİLE İÇİN ÖNEMİ

Kreşe başlamak hem çocuk için hem de anne baba için önemli bir deneyimdir. Kreş çocuğun ilk okul deneyimi ve evden ilk uzun süreli uzaklaşmasıdır. Anne baba için ise içinde mutluluk, üzüntü, vicdan azabı gibi birçok farklı duyguyu içeren bir olaydır. 

Anne babalar ve büyük ebeveynler çocukların doğumu ile birlikte onlarla yakından ilgilenirler. Çocukların beslenme, barınma, yamak yeme, sağlık ihtiyaçlarını karşılarlar, onlara hoş vakit geçirmek için ellerinden geleni yaparlar.

Süreç içerisinde büyüyen çocuk artık sadece temel ihtiyaçlarının karşılanmasından hoşlanmaz. Bu çocuğa yetmez. Akranları ile birlikte olmaya, bir grubun üyesi olmaya, grupla birlikte toplumsal kuralları öğrenmeye ihtiyacı vardır artık çocuğun.

İşte kreş yaşantısı bu noktada önem kazanır. 3 yaşını doldurmuş olan çocukların, onlara evde bakabilecek bir ebeveyn olmasına rağmen kreşe gitmeleri faydalıdır.

Kreşin çocuk gelişimindeki faydalarını şöyle sıralayabiliriz: 

 

  • Çocuğun sosyalleşmesini sağlar 
  • Tüm gelişim alanlarını destekler 
  • Akranlarını ve öğretmenlerini model alarak yaşından beklenen davranışları sergilemesini sağlar 
  • Grubun bir üyesi olmasını sağlar 
  • Grupla birlikte sosyal kurallara uyarak hareket etmesini sağlar 
  • Bağımsız olarak yemek yeme, tuvalet vb ihtiyaçlarını karşılamayı sağlar 
  • Kendine olan özgüven ve özsaygısının gelişmesini sağlar 
  • Akademik olarak edinmesi gereken bilgi ve becerileri öğrenmesini sağlar 
  • Paylaşma, yardımlaşma, işbirliği gibi pro-sosyal davranışların gelişmesini sağlar 
  • Başkalarının da haklarına saygı duymayı öğrenir 
  • Çocuklar yapı itibariyle yeni olay ve durumlara biz yetişkinlere göre daha kolay alışırlar. Kreşe başlama sürecinde eğer anne baba kaygılıysa çocuk da bu kaygıdan etkilenecek ve gitmek istemeyecektir. 

 

Anne babalar için en önemli nokta şudur ki, çocuğunuzu kreşe göndermek demek onu tanımadığınız bir yere terk etmek demek değildir. Bu vicdan azabı duyulacak bir konu değildir. 

Ebette ki her çocuk kreşe başlama sürecinde bir uyum sürecinden geçer. Kimi çocuk kreşe çok rahat başlar ama bir süre sonra “Gitmek istemiyorum” sendromu yaşanır. Kimi çocuk da bu “Gitmek istemiyorum” sendromunu başta yaşar ama bir süre sonra bu aşılır. 

Bu süreçte anne babalar sabırlı ve kararlı olursa, çocuklarında olumlu bir okul algısı oluşturursa, kaygılı değil rahat tavırlar sergileyip bu süreci çocuk için normalleştirirse her şey herkes için daha kolay olacaktır. 

 

ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ KAZANDIRMA AŞAMALARI

1. YAPMASI GEREKEN ŞEYİ SÖYLEYİN.
2. NEDEN YAPILMASI GEREKTİĞİNİ ANLATIN.
3. YAPILMADIĞINDA NELER OLABİLECEĞİNİ ANLATIN.
4. YAPABİLMESİ İÇİN UYGUN ORTAMI HAZIRLAYIN.
5. ÖNCE KENDİNİZ YAPARAK ÖRNEK OLUN.
6. ‘YAPABİLİRSİN.’ DEYİN.
7. İLK YAPTIĞINDA HEM EŞLİK EDİN, HEM TEŞVİK EDİN.
8. YAPTIĞI ZAMAN MUTLAKA TAKDİR EDİN.
9. SÜREKLİLİK KAZANMASI İÇİN HATIRLATIN.
10. DAVRANIŞI GÖZLEMLEYİN.

ÇOCUĞUNUZUN DİL GELİŞİMİNİ DESTEKLEMEK İÇİN NELER YAPABİLİRSİNİZ?

Doğuştan getirilen bilişsel kapasite kadar çevrenin de dil gelişiminde etkisi büyüktür. Dolayısıyla ebeveynlerin çocuğun dil gelisiminde katkısı çok önemlidir. Ebeveynler bebeklikten itibaren dil gelişimini destekleyici pek çok girişimde bulunabilir. Işte siz ebeveynler için yaşamın içinde, doğal öğrenme yoluyla yapabileceğiniz bazı çalışmalar:

ÇORAPLARDAN EL KUKLASI YAPABİLİR, KUKLAYI KONUŞTURUP ŞARKI SÖYLETEBİLİRSİNİZ.
BERABER KİTAP OKUYABİLİR, KİTAPTA GEÇEN NESNELERİ İSİMLENDİREBİLİR, VARSA HAYVAN SESLERİNİ TAKLİT EDEBİLİRSİNİZ.
ÇOCUĞUNUZLA FARKLI YERLERE GEZİLER PLANLAYIP ÇEVREDE GÖRDÜĞÜ FARKLI ŞEYLERİ TANITABİLİR, AÇIKLAMALAR YAPABİLİRSİNİZ.
PARMAK KUKLASI YARDIMIYLA VEYA PARMAK BOYASIYLA BERABER KARAKTER OLUŞTURUP OYNAYABİLİRSİNİZ.
ÇOCUĞUNUZLA BİRLİKTE ŞARKI SÖYLEYEBİLİRSİNİZ 🙂

ÇOCUĞUNUZA HER GÜN SÖYLEMENİZ GEREKEN 10 CÜMLE

1) BU KONUDAKİ ÇABANI ÇOK BEĞENDİM.
Çocuklarımız her zaman her şeyi mükemmel yapamazlar. Her yaptıklarını övmek, kendilerini doğru değerlendirmelerine engel olur. Çizdiği basit bir resmi bir sanat eseri gibi övmek yerine resim yapmakla ilgili çabasını övmek onun motivasyonunu artırır. Hayal kırıklıklarını önler.

2) SENİNLE BUNU YAPMAKTAN ÇOK KEYİF ALDIM.
Beraber yaptığınız bir şey hakkında birlikte geçirdiğiniz zamanla ilgili böyle bir geri bildirim onu çok mutlu edecektir.

3)ŞİMDİ SENİ DİNLEMEYE HAZIRIM
Size bir şey anlatmak istediğinde başka bir işle uğraşırken, yarım yamalak onu dinlemek yerine işinizi bitirip, tamamen ona odaklandığınızı hissettirerek dinlemeniz daha iyi bir seçenektir.

4) ‘TEŞEKKÜR EDERİM.’ ve ‘LÜTFEN’
Tüm insanların sürekli kullanması gereken bu cümleleri de çocuklarımızdan esirgememeliyiz. 

5)HANGİSİNİ TERCİH EDERSİN?
Çocuklarımız kendileri hakkında karar verebildiklerini hissettiklerinde inatlaşmalardan vazgeçerler ve kendilerine olan güvenleri artar. Onları ilgilendiren her konuda bunları yapabiliriz, Yemek, giysi, gezme, oyun, gibi. Çocuğun yaşına göre iki ya da üç seçenek sunabiliriz.

6)BİLİYOR MUSUN BUGÜN NE OLDU?
Çocuğumuza günün nasıl geçti diye sormak ona biraz sorgulayıcı gelebilir. Onun yerine kendi günümüzden iyi, kötü, komik, üzücü herhangi bir olayı ve onun bizde yarattığı duyguyu anlatırsak o da bizi kendi günüyle ilgili paylaşımlarda bulunacaktır.

7)SENİNLE GURUR DUYUYORUM.
Mutlaka çocuğumuz gün içerisinde gurur duyulacak bir şey yapmıştır. Bunu onunla paylaşmaktan çekinmemeliyiz.

8)BU KONUDA SENİN İÇİN YAPABİLECEĞİM BİR ŞEY VAR MI? YARDIM EDEBİLİR MİYİM?
Çocuğumuzun yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüğümüzde ona destek olabileceğimizi bilmesi gereklidir. Onun yerine bir şeyleri yapmak yerine ona gereken noktada yardım etmek, başarmasını ya da sorun çözmesini desteklemek bizim görevimiz.

9) BANA YARDIM EDER MİSİN? TEŞEKKÜR EDERİM. İŞİMİ ÇOK KOLAYLAŞTIRDIN.
Gün içinde mutlaka çocuğumuzun yardımına ihtiyacımız olur. Onun yapabileceği basit bir şeyin bize olan desteğini ona söylemek hem kendini iyi ve işe yarar hissetmesini hem de kendine olan güveninin artmasını sağlar.

10) SENİ ANLIYORUM, ANLAMAYA ÇALIŞIYORUM.
Çocuklarımızı dinleyerek duygularını anlamaya çalışmalı ve onlara bunu tercüme etmeliyiz. Arkadaşın böyle davrandığı için çok üzüldün/ öfkelendin, haksızlığa uğradığını düşünüyorsun gibi.

Bunların dışında onu sevdiğimizi ve ne olursa olsun yanında olacağımızı, onunla olduğumuz için ne kadar mutlu olduğumuzu söylemek günlük hayatımızın bir parçası olmalı.

ENÜREZİS NOKTURNA (ALT ISLATMA) NEDİR?

Enürezis, idrar kesesinin istemli olarak boşaltılabildiği yaşlarda, istemsiz idrar yapma olarak tanımlanır. İdrar kontrolünün kazanılması; çocuğun idrar kesesinin kas ve sinir gelişiminin tamamlanmasının yanı sıra, zamanında verilecek eğitimin katkısıyla da gerçekleşir. Çocuklar, mesane kontrollerinin gerçekleştiği 2-3 yaşlarına kadar gece altlarını ıslatırlar. Gündüz idrar kontrolü 2 yaşında; gece ise 3-5 yaşında sağlanır. Enürezis gece veya gündüz tekrarlayıcı bir şekilde yatağa veya elbiseler üzerine idrar kaçırma olarak tanımlanmaktadır. Sıklık ölçütleri haftada en az 2 kez ardaşık 3 ay boyunca ortaya çıkmasıdır. Ayrıca belirgin işlevsellik kaybına yol açması ve çocuğun beş yaşının üzerinde olması tanı için gereklidir. Anne ve babasında enürezis olan çocuklarda gece kaçırma oranı yüzde 77’dir. 
Enürezisli çocuklarda önemli problemlerden biri uykuda mesane dolgunluğunun hissedilmesi ve tuvalete gitmek için uyanılamamasıdır. Bu alanda yapılan bütün çalışmalarda anormal uyku şekli ile yatak ıslatma arasında düzenli bir bağ olmadığı, nokturnal enürezisi olan çocukların uyanma zorluğu çektiği belirtilmektedir. 
Nokturnal enürezis vakalarının hemen tamamının izlemde spontan olarak düzeldiği ve gecikmiş motor fonksiyon ve geç konuşma sıklığının da artmış olduğu belirtilmiştir. 
Enürezisin psikososyal nedenlerine bakıldığında; yenidoğan kardeşe kaşı saldırgan duyguların ifadesi, aşırı temiz, titiz, düzenli annenin baskılı tuvalet eğitimine karşı pasif agresif tepki, ailede ölüm,boşanma, göç, okulla ilgili travmalar, hastaneye yatma, çocuk ihmal ve istismarı gibi stres dolu yaşam olayları sonucunda anksiyete belirtisi, aşırı koruyucu ve hoşgörülü ailede yetişen çocukta bebeksi kalma eğilimi, olumsuz ve yetersiz anne-çocuk ilişkisi, ebeveynlerde ruhsal bozuklukların olması sonucu gelişen regresif semptomlar çocukta enürezis gelişmesinde rol oynayabilir. 
Tuvalet eğitimine erken başlama, katı tuvalet eğitimi ve anne babanın uygunsuz veya kayıtsız tutumları enürezise zemin hazırlayabilir. Çocuk gündüz tuvaletini söyler söylemez artık geceleri bezsiz yatırılabilir. Aileye tuvalet eğitimini nasıl verecekleri anlatılırken çocuk yetiştirme ile ilgili genel tutumları, kaçırma ile ilgili duygu, düşünce ve davranışları görüşülmelidir. Belirti konusunda aşırı hoşgörülü ya da cezalandırıcı tutumlar önlenmeye çalışılmalıdır.
Aileye bu durumun gelişimsel bir sorun olduğu, çocuğun bilerek ve isteyerek öğrenmeye direnmediği açıkça anlatılmalıdır. Aileye soğukkanlı ve tutarlı bir davranış modeli oluşturması için rehberlik edilmelidiir. Ana babalar öfke, utanç, bitkinlik içinde olabilirler. Bıkkınlık içindeki anne baba çocuğu cezalandırabilir, utandırabilir, kardeşleri ve arkadaşlarıyla kıyaslayabilir. Yatakları komşuya ya da sokağa asıp afişe edebilir. Çamaşırlarını kendilerine yıkatabilir. Bu tür tutumlar sonucunda çocukta hastalık olmayan bir belirti ruhsal hastalık haline gelebilir.

ÇOCUK VE ERGENLERDE TEKNOLOJİ KULLANIMININ GELİŞİMSEL SONUÇLARI

Bilgisayar ve internet yaşamımızın her alanında vazgeçilmezler arasında yer almaya başlamıştır. TÜİK’in verilerine göre Türkiye genelinde internete erişimi ulunan hane oranı %42.9’a ulaşmıştır. Çocuk ve ergenlerin internet kullanımının etkilerine ilişkin 2 farkı görüş bulunmaktır.

Çocukların erken yaşlarda bilgisayar ve internet ile vakit geçirmelerine karşı çıkan görüş bu teknolojilerin önemli gelişim etkinliklerinin yerini alarak çocuğu gerçek oyun kültüründen alıkoyacağını ve bilişsel olarak hazır olmadığı düzeyde uyarana maruz bıraktığını söylemektedir. Öte yandan teknolojiyi çocuklar için bir fırsat olarak gören görüş ise çocukların gelişim düzeylerine uygun program ve uygulamaların doğru biçimde kullanılmasıyla yaratıcılığın geliştirilebileceğini vurgulamaktadır.

Elbette iki yaklaşımı da olduğu gibi kabul etmek söz konusu değildir. Günümüzde tamamen teknolojiden uzak bir çocukluk ve ergenlik dönemi düşünülemeyeceği gibi teknoloji yönünden aşırı zengin bir çocukluk döneminin de gelişimsel açıdan sakıncaları olabilir. Son yıllarda araştırmalar interneti kesinlikle çocukluk döneminde yer almaması gereken bir şey olarak algılamaktan yararlı bir teknoloji olarak kabul etmeye doğru bir eğilim göstermektedir.

Bilgisayar ve internetin uzun süreli kullanımı fizyolojik sorunlara neden olabilir. oturuş bozukluğu nedeniyle kas rahatsızlıkları, göz yorgunluğu vb hastalıklar görülebilir. Bu nedenle bilgisayar ve diğer araçlar kullanacak çocuğun fiziki yapısı ve yaşına uygun biçimde konulmalıdır. Masaüstü bilgisayar kullanımı daha sağlıklı bir seçenek olarak görülmektedir. (Hem fiziksel pozisyon açısından hem de sürenin yorgunluğa bağlı olarak kısalmasından ötürü) Kullanım zamanları hakkında sınırlar net olmalı ve bunun neden gerekli olduğu çocuğa açıklanmalıdır.

Teknolojinin çocuğun bilişsel ve psikososyal gelişimine katkıda bulunup bulunmadığı kullanım biçimine bağlıdır. Zihinsel ve sosyal yetilerin etkin bir biçimde işe koşulduğu ve bireyin edilgen durumda olmadığı teknolojik aktivitelerin bilişsel ve sosyal gelişime katkıda bulunduğu görülmüştür.

Çocukların internet etkinliklerinin yer, zaman, nitelik ve süresini belirli kurallara bağlamak; internette gerçekleştirilen etkinlikleri çocukla birlikte gerçekleştirmek; belli içerik ve web sitelerine erişimi sınırlandırmak için güvenli internet kullanmak ailenin görevidir. Elbette bu tür önlemlerin ailelerin, eğitimcilerin ve çocukların/gençlerin karşılıklı işbirliği ile hayata geçmesi çok daha yapıcı ve verimli bir iletişim ortamı yaratacaktır.

ÇOCUKLARDA KARDEŞ KISKANÇLIĞI

Kardeşler arasında sevgi kadar kin ve nefret duygularının da söz konusu olabileceği düşüncesi psikologlara hiç de aykırı gelmez. Psikolojide yaygın olarak kullanılan ambivalans (ikizli duygu) kavramı belki de kardeş ilişkilerinin duygusal doğasını en iyi açıklayan kavramlardandır. 
Bazı çocuklar kardeşi olduktan sonra kıskançlık ve öfke duygularını açıkça ifade ederken (ölmesini istiyorum, bu evde olmasını istemiyorum vb.) bazı çocuklar bu kadar açıkça duygularını ortaya koymaz. Kardeşi yerine oyuncak bebeğini hırpalayan, iğne batıran çocukların bu tür davranışlarında, derin bir kıskançlığın izlerini görmemezlikten gelemeyiz. 
Kimi çocuk ise kardeşine aşırı bir düşkünlük gösterir, onu ğek çok sevdiği izlenimini verir. Hatta ebeveynler bu durumda, kendi çocuğunun diğer çocuklar gibi kardeşini kıskanmadığını sanıp sevinebilir. Oysa çocuk gerçekte annesinin kendinden büsbütün uzaklaşacağı korkusuyla kıskançlık duygularını içine atmıştır. Gösterdiği aşırı sevgi, kardeşine karşı beslediği olumsuz duyguları örtmek içindir. Zamanla bu duygular yerini olumlu duygulara bırakacaktır. İnsanlığın en doğal duygularından biri olan kıskançlık kardeşler arasında hayat boyunca dalgalanmalar gösterecektir.
PEKİ EBEVEYNLER NE YAPMALIDIR?
Ebeveynlerin bu durumda yapması gereken şey çocuğu duyguları için suçlamamak, yargılamamak ve cezalandırmamaktır. En doğru davranış çocuğu kardeş fikrine alıştırmak, onun yerinin değişmeyeceğini anlatmak ve kıskançlık duygusuyla baş edebilmesi için ona destek olmaktır.
Çocuğunuzun kardeşine göstereceği tepkiden dolayı endişe duyuyorsanız, sizin gerginliğiniz ona da yansıyacaktır. Ona gülümsemeyle ve sevgiyle yaklaşın, güveninizi ve anlayışınızı fark etmesini sağlayın. 
Bebeğe isim seçerken, odasını düzenlerken onun da fikrini alın. Yapacağınız aktivitelere onu da dahil edin. 
Çocuğun bebeklik fotoğraflarını ortaya çıkarabilir, şu anda kardeşe gösterdiğiniz ilginin aynısının ona da gösterildiğini hatırlatabilirsiniz.
Aynen ona yaptığınız gibi bebeğin bir süreliğine anne ve babasının yanında yatacağını söyleyin.
Aile büyüklerinize ve dostlarınıza bebekle ve büyük çocuğunuzla aynı oranda ilgilenmeleri gerektiğini hatırlatın.
Sen büyüksün o küçük, diyerek ondan anlayışlı olmasını, ona öncelik vermesini ya da her şeyini paylaşmasını beklemeyin. Böylesi bir sorumluluk ona ağır gelecek yanlış tutumlardan biridir. Sonuçta ikisinin de çocuk olduğunu unutmayın.
Kıskanmasını önlemek amacıyla çocuğu aşırı ilgiye boğup, şımartmayın.
Büyük çocuğunuzla ara sıra yalnız kalmaya özen gösterin. Oynayın, sohbet edin, küçük gezintilere çıkın. Ondan vazgeçmediğinizi sizin için ilk günkü kadar değerli olduğunu ona gösterin.
Huysuzluk yaptığında eleştirip cezalandırmak yerine ona sarılın. Sevginizi dokunarak gösterin, sözlerinizle de pekiştirin.

ÇOCUKLARA ÖLÜM NASIL ANLATILMALIDIR?

ÖLÜMÜ NASIL ALGILARLAR?

0-2 YAŞ
Ölüm kavramı oluşmamıştır. Bakım verenin yokluğunu algılayabilir. Tepki gösterebilir. Sözel tepkilerden çok davranışsal tepkiler görülür.

2-6 YAŞ
Ölümün geçici olduğunu ve geri döndürülebileceğini düşünür. Ölümün evrensel olduğunu anlayamaz. Büyülü düşünme ve benmerkezci düşünme özellikleri görülür.

6+ YAŞ
Ölümün geri döndürülemezliği ve sürekliliği netleşir. Ölümle ilgili konuları merak edebilirler. Ölümü somut olarak algılayabilirler.

İlk önce anne veya baba çocuğa bu haberi kendisi vermelidir. Bu haber alıştıra alıştıra verilmelidir. (Çok üzücü bir olay oldu gibi) Okul öncesinde ölüm kelimesini açıklamak gerekir. ‘Artık yaşamıyor.’ ‘Bizim gibi yemek yiyemiyor.’ gibi. Kanser veya kalbi durdu gibi açık ve anlaşılır kelimeler kullanabilrisiniz. Çocuğunuzun duygusal tepkiler vermesine izin vermelisiniz. Gitti, uykuya yattı gibi belirsiz ifadelerden kaçının. Uykuyla açıklamak uykudan korkar hale getirebilir.

HAYALİ ARKADAŞ

                Çocuklar 2 yaştan itibaren 5 hatta bazen 6 yaşa kadar hayali arkadaşlar edinirler. Anne-babalar çocuklarının hayali arkadaşa sahip olmasının psikolojik bir sorun olduğunu düşünerek endişelenirler.
                Aslında 2 yaştan itibaren var olan bu hayali arkadaşlar çocuğunuzun yaratıcılığının bir ifadesidir. Bilişsel gelişimleri açısından oldukça faydalı bir durumdur. Bir şeyin gerçeği varken onu farklı bir şekilde hayal etmek yüksek bilişsel beceri ve hayal gücü gerektirir.
                Hayali bir arkadaşa sahip olmanın ‘-mış gibi’ oyunlarından yani bir muzla telefonmuş gibi oynamaktan bir farkı yoktur.
                Hayali arkadaş genelde kardeşi olmayan çocuklarda görülürken Türkiye’de 120 çocuktan sadece 9 tanesinin hayali arkadaşı olduğu gözlemlenmiştir. Ancak bu Türkiye’deki çocukların daha zayıf hayal gücüne sahip olmasından değil Türkiye’de çocukların kalabalık bir sosyal ortamda büyüyüp yalnız kalmamasından kaynaklanır.
                Hayali arkadaşı olan çocuklar genelde sosyal olmak isteyen ve/veya olan çocuklardır. Okulda, dışarıda, kreşte diğer çocuklarla vakit geçiren çocuk evde de yalnız kalmak istemediği için bu durum görülmektedir.
Hayali arkadaş çocuğun;
                Pozitif ve negatif düşüncelerini serbest bırakmasını sağlar.
                Korku ve kaygılarını hayali arkadaşları üzerinden daha rahat ifade etmesini sağlar.
                Duygularını yönetebilmesine, olayları başkalarının bakış açılarından görmesine yardımcı olur.

KOŞULSUZ OLUMLU KABUL

Koşulsuz olumlu kabul çocuk yetiştiren her kişinin çocuğuna karşı göstermesi gereken kabuldür. Bu temelde çocuğa verilen bir mesajdır. Bu durum ‘Seni her koşulda seviyorum(sadece uslu durduğunda değil)’ ve ‘Seni olduğun gibi kabul ediyorum.’ mesajlarını içerir. Bunun sınucunda çocuklar sevginin bir koşula bağlı olmadığını ve insanların farklılıklarına saygı duyulacağını öğrenir. Sevgi çocuğa belirli koşullarda verilecek bir duygu değildir. Koşullar dahilinde sevgiyi koşulsuz verebilmek önemlidir. Bir çocuğun ebeveynini katıksız sevebilmesi için koşulsuz kabul edilmesi gerekir. Koşulsuzca kabul edilmeyen çocuğun duyduğu sevgi aslında minnet,merhamet, itaat, korku, sevgi ve onay ihtiyacının bir yansımasıdır. Fiziksel ve duygusal güvenlikten uzak büyüyen çocuklar buna ebeveynlerini sevmeyerek değil kendilerini sevmeyerek yanıt verirler. Bu nedenle yetişkinlikte kendini sevmek çok imkansız görünür. Çocuğun temel yaşamsal ihtiyaçları olan beslenme, temizlik, korunma ve fark edilme karşılandıktan sonra sevilme, güvenli bağlanma, anlaşılma, onaylanma ihtiyaçlarının karşılanması için koşulsuz olumlu kabule ihtiyaç vardır. 
Ne olursa olsun seni çok seviyorum.
Ne yaparsan yap seni çok seviyorum. 
Doğru yaptığında seni çok seviyorum.
Yanlış yaptığında seni çok seviyorum, sana doğruyu öğretmek için burdayım.

HER ÇOCUĞUN İHTİYACI OLAN 10 ŞEY

1) SAĞLIKLI İLETİŞİM
Aile içinde iyi bir iletişim kurabilen çocuklar, hayatının ileriki evrelerinde de bu alışkanlığını sürdürecektir. Bu nedenle anne babalar önce çocuklarıyla doğru iletişimi kurmaya önem vermeli, bu konudaki bilgilerini geliştirmelidir.
2)OKUMAK
3)OYUN
Çocukluğu çocuklarımıza geri vermeliyiz: Gelecek nesillerin mutlu, üretken ve erdemli bir yaşam sürmeleri için oyuna daha az değil aksine daha fazla zaman ayırmalıyız.
4)ETKİLEŞİM
Sosyal bir varlık olan insan yavrusunun da tıpkı bizler gibi insan etkileşimine ihtiyacı ve hakkı vardır. Anne babasıyla vakit geçirmeye olduğu kadar başka insanlarla sosyalleşmeye ve sözlü ya da sözsüz iletişim kurmaya ihtiyacı vardır.
5)MÜZİK
6)BENLİK SAYGISI
Benlik saygısı, çocuğun kendisine verdiği değerin ölçüsünün bir göstergesidir. Bir çocuğun benlik saygısı düzeyi çocuğun uyumsal işlevselliğini etkileyecektir. İnançları, düşünceleri, tutumları, duyguları, davranışlar, motivasyonu, olay ve etkinliklere ilgisi ve katılımı, gelecekten beklentileri bunların tümü çocukların benlik saygısı düzeyinden önemli ölçüde etkilenir. Bunların yanında anlamlı ilişkilere başlama ve süredürebilme becerileri de benlik saygısından etkilenir.
7)TUTARLILIK
Çocuk eğitiminde tutarlılık; çocukların sergilemiş oldukları aynı davranışlara anne babaları tarafından aynı tepkilerin verilmesidir. Bu çocuğun dünyaya karşı temel bir güven oluşturabilmesi için çok temel bir gereksinimdir.
8)GÜVENLİ DOKUNUŞ
9)İLGİLİ BAKIM
Çocuklarımız dünyaya geldikten sonra fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması için ilgili bakıma ihtiyacı vardır. Bu konuda en önemli husus ihtiyaçların mümkün olan en kısa sürede karşılanmasıdır. Çocuğun sevme ve sevilme ihtiyacı karşılanırken her türlü kötü dokunuştan korunması ve fiziksel teması doğru kurarak sevilmesi gerekir.
10)GÜVENLİ AİLE ÇEVRESİ
Her çocuğun aile sıcaklığında büyüme hakkı vardır. Çocuğun fiziksel güvenliğini sağlamasının yanı sıra ailenin çocuğun psikolojik sağlamlığını da kontrolü altına alması gerekir.

İÇİNİZDEKİ ÇOCUĞA KULAK VERİN!

Çocuklarınıza cevap vermeden önce içinizdeki çocuğa kulak verin.
Ebeveynlik ve eğitimcilik yolunda çocuklarımızı anlamaya çalışırken içimize bir kılavuz.
Hepimiz içimizde 3 farklı yan taşırız. Bunlar ‘çocuk, yetişkin ve ebeveyn’ yanlarımızdır. Çocuklarla ilişkilerimizde bu yanlarımızı ortaya koyduğumuz durumlar olabilir.
Örneğin çocuğumuza sinirlediğimizde kendi çocukluğumuzda karşılaştığımız eleştirel ebeveyn yanımız, yemek yemeyen çocuğumuzun bizimle inatlaştığını düşündüğümüzde çocuk yanımız ya da düşük sınav notuna sinirlendiğimizde, yetersiz anne baba gibi hissettiğinizde yetişkin yanımız ortaya çıkar.
Bu noktada en önemli şey tepkimizi ve neden öyle tepki verdiğimizi fark etmektir. 
Çocuk sizi dinlemiyor.——–öfke, tehdit ve ceza——- korkunuz: kontrolsüz ve kötü bir ebeveynim.
Çocuk uyku/yemek saatine uymuyor—— Sınır koyamıyorsunuz, üzülüp zorluyorsunuz. ——— Çocuğum bencil ya da çocuğuma kural koyarsam beni sevmez.
Çocuk okulda başarısız —— öfke ve ceza ——– Çocuğum başarılı olamayacak korkusu
Korkularımızın neden olduğu savunmacı şekillerde davranarak çocukla anlamlı bağlar kuramayız. Çünkü çocuğun gerçeğini ve duygularını kendi duygularımızın kıskacındayken anlamamız mümkün olmaz.

AYNI SİZİN GİBİ ÇOCUĞUNUZ DA ELİNDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAPIYOR.

Aynı sizin gibi çocuğunuz da elinden gelenin en iyisini yapıyor. Ebeveyn olarak bizim görevimiz bunu görebilmek. Çümkü görebildiğimizde daha kolay çözebiliyoruz.. Naomi Aldort
Nasıl ki mükemmel ebeveynlik yapmaya çalışmak bir hataysa çocuğumuzun bazı davranışlarını ‘Sadece bana böyle yapıyor.’ ‘Beni denemek için yapıyor.’ ya da ‘Bana inat olsun diye yapıyor.’ diye düşünmek de çocuğa yapılmış haksızlıklardan biridir. Çocuğumuz bir sorun yaşadığında ya da yaşattığında onun sınırlı ve gelişen bir kapasitesi olan bir çocuk olduğunu hatırlamak problemin çözümüne giden yolu aydınlatabilir.

MERHABA BEN ÇOCUĞUM VE SINIRLARA İHTİYAÇ DUYUYORUM

Merhaba anneciğim, merhaba babacığım .
Henüz küçük bir çocuğum. Bazen olan biten çoğu şeyi anlayamıyorum. Anlamak için size ihtiyaç duyuyorum. Bazen güvende olup olmadığımı bilmiyor ve sizlerin yüzüne bakıyorum, anlamaya çalışıyorum. Nerde nasıl davranmam gerektiğini, bir duygu hissettiğimde nasıl ifade edeceğimi sizden öğreneceğim. Ve kurallara ihtiyaç duyacağım.
Bazen bazı şeyleri çok isteyeceğim, bazen bir şeyi yapmayı hiç istemeyeceğim. Bazen siz istediğimi yapmayacaksınız ve hayal kırıklığına uğrayacağım. Ve bu durumların çoğunda avaz avaz ağlayacağım. Çünkü henüz çok iyi konuşamıyor ve kendimi anlatacak kadar çok kelime bilmiyorum. Ama öğretirseniz anlayabilirim. Duygularımı yaşamama izin verirseniz kurallarınızı ve sınırlarınızı daha kolay kabul edebilirim. Yaptıklarımın hiçbiri sizi yormak ya da üzmek için değil. Ama bana karşı tutarsız olduğunuzda siz de ben de biraz kafa karışıklığı yaşayarak yorulabiliriz.
Bana dünyayı öğretin, güzellikleri, özgürlükleri ve sınırlılıklarıyla. Bırakın her şeyi sizinle güvendeyken öğreneyim. Bu olumsuz bir duygu olsa da. Beni her zaman koruyamazsınız. Bırakın başa çıkmayı, kendimi korumayı öğreneyim. Bana kural koyun, sınır koyun ki dışarda daha güvenli adımlar atabileyim. Ve beni çok sevin ki istediğim olmadığında hayal kırıklığına uğrasam bile bunu neden yaptığınızı anlayabileyim.

VÜCUDUMUZU KORUMANIN PEK ÇOK YOLU VAR

Maalesef güvenli bir çağda yaşamıyoruz. Pek çok anne babanın çocuklarıyla sokakta yürürken dahi kendilerinin ve çocuklarının güvenliği için endişe ettiğini biliyoruz. Böyle bir ortamda çocuklarımıza mahremiyet eğitimi vermek çok büyük önem taşıyor.
Mahremiyeti çocuklarımıza anlatırken onların anlayamayacağı ‘ayıp, günah’ gibi kelimelerle açıklama yapamayacağımızı artık biliyoruz. Peki nasıl anlatacağız?
Mahremiyet en temelde bireyin kendini korumasıdır. Yani çocuklarımızı istismardan korumak için mahremiyeti anlatırken vücut bütünlüğünü ve bütün tehlikeleri içine mahremiyeti de koyarak anlatacağız.
Vücut bütünlüğümüzü korumak için sivri cisimlerden, kesici aletlerden, ateşten, soğuktan ve kötü dokunuşlardan korunmalı; başımıza bir şey geldiğinde nereye başvuracağımızı bilmeliyiz. 
Elbette her tembih davranışa dönüşmüyor. Peki dönüşmesi için biz ne yapacağız?
1)Kendi mahremiyetimize özen göstereceğiz. Çocuğumuzla bu konuda aramıza bir sınır çizeceğiz. Yanında giyinmeyeceğiz, anne babanın odasına her istediğinde almayacağız.
2) Sadece yabancılara değil kendimize de dikkat edeceğiz. Severken nerelerine dokunduğumuza, odasına nasıl girdiğimize, nasıl fotoğraflarını çektiğimize dikkat edeceğiz.
3)Çocuğumuzu akraba da olsa 3. şahısların öpmesi, onlara sarılması için zorlamayacağız.
4)Onların bireyselliğini ve bedenselliğini önemseyeceğiz.
ÇOCUKLARIMIZI BİZ KORUMAZSAK ONLARA KENDİLERİNİ KORUMAYI ÖĞRETEMEYİZ.

BİZ ÇOCUKLAR SORUMLULUK ALMAYA HAZIRIZ. YA SİZ BİZE SORUMLULUK VERMEYE HAZIR MISINIZ?

Sorumluluk sahibi olmam için;
Yavaş da olsa kıyafetlerimi giymeme izin verin.
Beceremesem de dişlerimi fırçalamama izin verin.
Döksem de yemeklerimi yememe izin verin.
İstediğiniz gibi olmayabilir ama odamı toplamama izin verin.
Yavaş da yürüsem beni kucağınıza almayın, bırakın çabalayayım.

BUNDA AĞLANACAK NE VAR?

Ağlıyorum çünkü görülmek istiyorum.
Beni duyun istiyorum.
Birçok şey bana zor ve korkutucu geliyor. O anlarda sana sığınmak istiyorum. 
Çünkü sen benim güvenli limanımsın.
Önce beni değiştirmeden sevmeni istiyorum. Önce yaramı gör, birlikte iyileşmeye izin ver ki ben de sağlıklı büyüyebileyim.
Ağladığım için çirkin, sevilmeyen bir çocuk olduğumu söyleme ki duygularımı paylaşmaktan çekinmeyeyim.
LÜTFEN AĞLADIĞIMDA NEYE İHTİYACIM OLDUĞUNU ANLAMAYA ÇALIŞIN.